Günümüzde
pazarlama kelimesinin önüne sürekli başka kelimeler eklenerek, pazarlama daha
karmaşık ve zor anlaşılır bir hale getiriliyor. Sosyal medya pazarlaması, Konvansiyonel
pazarlama, Dijital pazarlama, Yeşil pazarlama, Karanlık pazarlama, Gerilla
pazarlaması ve Mobil pazarlama şeklinde pazarlama çeşitleri listemiz uzadıkça
uzuyor.
Basit
yöntemler, taktikler ve planlar sanki çok büyük stratejilermiş gibi insanlara mucizevi
çözümler olarak sunuluyor. Yazılan, sayfalar dolusu binlerce makale ve hatta
koca koca kitaplarda uygulanması gereken taktikler ve izlenmesi gereken yollar
destansı anlatımlarla sıralanıyor.
“İnstagram’ın
pazarlamada kullanılması için 40 neden”
“Twitter’da başarı
için 5 madde”
“Etkili facebook
pazarlaması için 8 ipucu”
“Sosyal medya pazarlamasının
kutsal kitabı” tarzındaki makalelerin sayısı binleri
hatta belki on binleri aşmış durumda.
Sosyal
medyanın günümüz dünyasındaki yerinin, orada bilinir olmanın ve farkındalık
yaratmanın öneminin herkes farkında. Neredeyse hepimiz sosyal medyayı bir
şekilde kullanıyoruz, orada öne çıkmak ve takip edilmek belki de herkesin
arzusu. Fakat şirketler açısından pazarlamayı bu tarz yöntemler kullanarak dar
bir perspektifte yapmak ve karşılığında kayda değer sonuçlar elde etmeyi
beklemek saf bir hayalcilikten başka bir şey değildir. Tüketiciye, rüşveti
andıran hediye ve indirimler sunarak oluşturulan birçok Facebook marka topluluğu
başarısızlık örnekleri olarak gözümüzün önünde duruyorlar.
Pazarlama
eviriliyor mu diye soruluyor bu günlerde? Bunun cevabı evet dahi olsa; o zaman ben de
soruyorum.
Aslında
evirilen ve evirilmesi gereken pazarlama mı yoksa pazarlamacılar mı?
Pazarlamanın
özü olduğu yerde duruyor, değişen ya da evirilen bazı şeyler var muhakkak.
Verinin artan ve yadsınamaz önemi, müşteri ilişkileri yönetimi ve müşteri
değeri gibi bazı konularda ciddi değişimler söz konusu olsa da pazarlama özünde
aynı şeyleri amaçlamaya devam ediyor. Başka disiplinlerden de yararlanarak insanların
sosyo-psikolojik altyapılarına inerek onların tavır ve davranışlarını, tüketim
eğilimlerini ve alışkanlıklarını değiştirmeye çalışan önemli bir bilim dalı
olarak karşımızda duruyor.
Peki,
bu süreç içerisinde pazarlamacılar neler yaptı? Pek çoğu, pazarlamayı satışa
indirgediler. Satışı gereksiz kılmak bir yana satışın kendisi oldular. Uzun
vadeli stratejik hedeflerden kısa vadeli ve geçici başarılara odaklandılar. Mesela;
Kar
yerine satış gelirini artırmayı amaçladılar.
Müşteri
memnuniyeti yerine pazar payını hedef aldılar.
Müşteri
yaşam boyu değerini unutup, anlık karların büyüsüne kapıldılar.
Hatta
pek çoğu özellikle de sosyal medyada satış getirmeyecek konulara o kadar
eğildiler ve daldılar ki tüm yaptıkları sadece dikkat çekmek oldu. İşin daha
farkındalık yaratma boyutuna ulaşamadan solukları kesildi.
Pek
çoğu reel sektörde sert rekabetin kurbanı olup, satışçıların da ısrarları ile sürekli
fiyat kırmak zorunda kaldılar. Bunu yapınca da bir yandan karlılıklarını
kaybettiler diğer yandan da fiyat hassasiyeti olan ve ilk fırsatta daha ucuzunu
bulduklarında tereddüt bile etmeden onları terk edecek sorunlu müşteriler
kazandılar. Belki de gerçekte yaşadıkları bu sıkıntıları sosyal medyadaki ancak
satışa temel oluşturabilecek birkaç basit yöntemi kullanarak aşabileceklerini zannettiklerinden
ciddi bir hayal kırıklığını da sosyal medyada yaşadılar.
Satış
çoktan öldü. Pazarlama satışı öldüreli ve satış yapmadan da ürün ve hizmetlerin
satılabileceğini öğrenmemizin üzerinden uzun yıllar geçti.
Şimdi
ise pazarlama, pazarlamacıların yarattığı yapay pazarlama anlayışını öldürüyor.
Artık, bilinen ve alışılagelmiş yöntemlerle pazarlamamak gerekiyor.
Pazarlamanın, pazarlamadan da yapılabiliyor olduğunu öğrenmeye başladığımız bir
zaman dilimini yaşıyoruz.
Bildiğiniz pazarlama öldü. Artık gerçek
anlamda ruhuna uygun olarak pazarlama yapmaya başlıyoruz. Deneyimsel pazarlama
dedik defalarca, insanların duyularına ve duygularına hitap ederek onların
zihinlerinde eşsiz bir deneyim hissetmelerini sağlamak gerekiyor dedik. Bırakın
Facebook pazarlaması için bilmem kaç ipucunu sormayı. Eğer illa soracaksanız,
insanların zihninde eşsiz bir deneyim yaşatabilmek için Facebook’u nasıl
kullanabilirim ve insanlara nasıl duyusal, duygusal, bilişsel, fiziksel ve
sosyal deneyimler yaşatabilirim diye sorun, dedik.
Mesela
sosyal medya veri toplamanıza çok ciddi olanaklar sağlıyor. Potansiyel
müşterilerimiz hakkında işimize yarayacak daha fazla veriyi nasıl
toplayabiliriz, nasıl bu verileri kendilerinin bize vermelerini sağlayabiliriz
ve bu verileri nasıl anlamlandırarak doğru stratejiler üretip müşterilerimize
eşsiz deneyimler yaşatabiliriz diye sorun.
Geçen
yazımda da ifade etmiştim. Pazarlama; bir inşaat ise
DENEYİM-DEĞER-İLİŞKİ-İLETİŞİM dörtlüsü de bu inşaatın sütunlarıdır. Bu
sütunların harcı da VERİ-ENFORMASYON-BİLGİ-TECRÜBE dörtlüsünün uygun
karışımından oluşur. ( Bu harcın içerisine yaratıcılık da eklenebilir. )
Pazarla(ma)mak = Deneyim yaşatmak
Pazarla(ma)mak = Yakın dostluk kurarak, ilişki içerisinde olmak
Pazarla(ma)mak = Verinin ve enformasyonun önemini kavramak
Pazarla(ma)mak = Bütünleşik pazarlama
iletişimini anlamak
Pazarlama yapmayı bırakıp pazarla(ma)maya
başlayın. Kendiniz ve müşterileriniz adına attığınız her adımda veriyi ve
ilişkiyi düşünmeye başlamanız gerekiyor. Çünkü her şeyin temeli veri ve
ilişkiye dayanıyor.
Pazarla(ma)maya hoş geldiniz!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder